Kötü Karakterler de Sevilir: Deadpool, Joker ve Godfather Gibi Antikahraman Temalı 15 Film

Hellboy, bir antikahraman olarak dünyaya kötülük yaymak üzere gönderiliyor. 2.Dünya Savaşı esnasında cehennem ateşlerine doğan Hellboy, kötülük yapmak üzere dünyaya getirilmesine rağmen güzelliğe çekiliyor. Yaradılışı gereği başka kahramanlardan ayrışan Hellboy, insanların ona bakışıyla standart bir kahramandan farklılıklar gösteriyor. David Harbour’un başrolünde yer aldığı film, izleyiciye aksiyon dolu bir antikahraman hikâyesi sunuyor.

Elena Ferrante’nin birebir isimli romanından uyarlanan The Lost Daughter, genç bir anne ile tanışması sonrasında kendi geçmişine içsel bir seyahat yapan Leda’yı konu alıyor. Leda; toplumun ondan beklentilerini, annelik temsillerini, klişeleri reddeden bir antikahraman olarak karşımıza çıkıyor. Toplumun kadınlar üzerine kurduğu tahakkümü reddederken tamamen savaş hâlinde olan karakter, ataerkil düzendeki kadının yolculuğunu gözler önüne seriyor. Olivia Colman’ın başrolünde yer aldığı sinema, ruhsal drama kategorisinde bulunuyor.

Johnny Depp’in oyunculuk kariyerine başladığı film olan Elm Sokağı Kâbusu, antikahraman Freddy’nin hayatına odaklanıyor. Eldiveninde bıçaklar olan kahramanımız, hayaller aleminde bulunarak gerçek hayattaki insanları öldüren fantastik bir karakter. Bir çocuk katili Freddy Krueger’in hayaleti tarafından katledilen çocukları işleyen film, ne kadar korkutucu olsa da antikahramanları sevenler için öneriliyor.

Jake Gyllenhaal’in başrolünde olduğu Gece Vurgunu, hırslı bir muhabirin hayatını bahis alıyor. Los Angeles’ta polis muhabirliği yapmaya başlayan Louis Bloom, cinayetleri ve kazaları kovalayan bir kameraman grubu ile kabahat dünyasına adımını atıyor. Yavaş yavaş etik bedellerin kaybolduğu öykü, hata ile seyirci ortasındaki sonun belirsizleşmesiyle garipleşiyor. Böylelikle Louis Bloom bir antikahraman olarak sinema cihanında yerini alıyor.

Ordudan ayrılan eski özel kuvvetler vazifelisi Wade Wilson, bağlantı yaşadığı Vanessa ile berbatın uygunu bir hayat yaşarken onun hayatı bir anda tepetaklak oluyor. Beyin, prostat, akciğer ve karaciğer kanseri olduğunu öğrenen Wade, sevgilisini terk ederek farklı bir hayata adım atıyor. Kanserini güzelleştirmeyi vadeden bir takıma Wade’in dahil olmasıyla olaylar gelişiyor. Ünlü oyuncu Ryan Reynolds’un canlandırdığı Deadpool karakteri, antikahraman olarak çok seviliyor.

Biraz da eskilere gidelim. Paul Newman’ın başrolünde olduğu ve antikahramanımıza hayat verdiği filmde, hapis cezasına çarptırılan adamın kaçış macerası ele alınıyor. Luke Jackson, parkmetreleri söktüğü için 2 yıl hapis cezası alıyor ve hapishanedeyken saygınlık kazanmaya çalışıyor. Zaman içerisinde hapisten kaçmak için planlar yapmaya başlayan Luke’un kıssasını işleyen sinema, bir antikahramanı epey güçlü oyunculuklarla büyütüyor.

Robert de Niro’nun mükemmel oyunculuğuyla şahlanan efsane filme geldi sıra. Vietnam Savaşı gazisi olan Travis’in geceleri taksi sürücülüğü yaparak yaşama uğraşı bu sinemada işleniyor. Savaşın tesirlerini üzerinden atamayan, uyku sorunu yaşayan ve adaletsiz ve yakışıksız dünyada yapayalnız kaldığını düşünen Travis, uyumlu olmayı reddeden bir antikahraman. Yalnızlığın yıkıcı tesirini gösteren ve gerçek bir kahraman olmaya çalışan Travis, bizlere süper bir antikahraman izletiyor.

Anthony Burgess’ın aynı isimli romanından uyarlanan Otomatik Portakal, holigan Alex’in hayatına odaklanıyor. İçerisinde yer aldığı sokak çetesi ile birçok cürüm işleyen ve sonrasında çetesi ile fikir ayrılığına düşen Alex, arkadaşlarının ihanetine uğruyor. Polise ihbar edilen Alex, beyin yıkama operasyonlarına maruz kalarak topluma tekrar kazandırılmaya çalışılıyor. Ünlü direktör Stanley Kubrick idaresinde şahlanan sinema, antikahraman Alex’i bizlere sunuyor.

Sıradaki önerimiz, Al Pacino’nun devleştiği harika bir başyapıt. 1980’li yıllarda Kübalı bir mülteci olan Tony Montana, suç dünyasından gelen emirle bir adamı öldürüyor. Daha sonra Tony’nin mahpustan çıkışını ve adım adım cürüm dünyasındaki yükselişini mevzu alan sinemada Michelle Pfeiffer, hoşluğuyla âdeta büyülüyor. Açgözlülüğü nedeniyle sevdiklerini kaybeden Tony Montana’nın kıssasını ustalıkla işleyen sinema, ölümsüz bir antikahramanı sunuyor.

Vizyona girdiği günden itibaren isminden kelam ettiren Joker sineması, kuytularda kalmış bir antikahramanı gözler önüne seriyor. Toplum içerisinde dışlanan ve başarısız bir komedyen olan Arthur’un yalnızlığını ve bu yalnızlığın yıkıcı tesirini tüm çıplaklığıyla bizlere gösteriyor. Gündüzleri bir palyaço maskesi takarak geçimini sağlayan Arthur, geceleri ise farklı bir maske takıyor. Gitgide daha fazla zorbalığa maruz kalan Arthur’un tekinsiz bir noktaya ulaşan hayatını işleyen filmde Joaquin Phoenix başrolde yer alıyor.

New York’ta ailesiyle yaşayan Mathilda, sevilmeyen bir kız çocuğu. Babasının uyuşturucuya bulaşması sebebiyle bir gün ailesindeki tüm bireyler öldürülür. Talih yapıtı o esnada markete gitmiş olan Mathilda, ölmekten kıl hissesi kurtulur ve komşusu Leon’un kaldığı daireye sığınır. Olaylar bu noktadan sonra hızla gelişirken antikahraman Leon ve Mathilda arasında güçlü bir bağ oluşur.

Edward Norton’ın başrolünde yer aldığı sinemada öldürülen babasının intikamını almak ismine gayret veren Derek’in hikâyesi işleniyor. Babası, siyahi bir uyuşturucu satıcısı tarafından öldürüldükten sonra Derek; faşist bir örgüte üye oluyor. Cinayet işlediği için hapse giriyor ve bunun üzerine kardeşi Danny de onunla aynı yola giriyor. Bir süre sonra hatasını anlayan Derek’in öyküsü daha da derinleşiyor ve bir antikahramanın dönüşümünü izliyoruz.

İkonikleşmiş Fight Club kuralları ve karakterleri ile sinema dünyasına ismini yazdıran sinema, Brad Pitt ile Edward Norton’ı buluşturuyor. Yüksek lisans yapmaya çalışan ve bu esnada psikolojik sorunlarla mücadele eden Chuck karakterinin terapi gruplarına katılmasıyla başlayan hikâye, uçak yolculuğunda Chuck’ın Tyler ile tanışması ile daha da farklı hâle geliyor. Şaşırtan final sahnesi, olayların işleniş biçimi ve oyunculuklarıyla isminden kelam ettiren sinema, bizleri Tyler Durden isimli mükemmel bir antikahraman ile tanıştırıyor.

Kara Şövalye, Joker sineması ile kontaklı bir sinema. Beşerler için tehlike oluşturan Joker’i durdurmak ve kaosa son vermek için Gotham şehrinin sokaklarında yeniden nam salan Batman’i anlatıyor. Batman ve Joker ortasındaki savaşı ele alan sinemada, Joker bir antikahraman olarak kendine yer buluyor.

Bir sinema serisi içerisinde sunulan öyküde Don Vito Corleone karakterinin gençliğini Robert de Niro, yaşlılığını ise Marlon Brando canlandırıyor. Bir mafya babası olan Vito’nun hayatını işleyen film, oyunculukların müthiş olması ile sinema dünyasına unutulmaz bir antikahraman kazandırıyor. Filmde aynı zamanda Don Vito Corleone’nin oğlu olarak Al Pacino da yer alıyor. Babasına yapılan bir hücumcu sonucu babasının yerine geçen Michael’ı canlandıran Al Pacino, en az başroller kadar kusursuz bir performans sergiliyor.