Ahmet Boyacıoğlu
Robert Bresson, 1966 yılında başrolünü bir eşeğin oynadığı “Rastgele Balthazar” ile bir sinema klasiğine imza attı. 1983 yılında da “Para” adlı filmiyle yarıştığı Cannes Film Festivali’nde, ‘En yaşlı yönetmen, festivaldeki en genç, en yaratıcı filmi yapmış’ yorumlarını aldı ve 82 yaşında En İyi Yönetmen Ödülü’ne layık görüldü.
Bu yıl yine bir eşeğin başrolünü üstlendiği bir filmle karşı karşıyayız. Üstelik filmin yönetmeni Jerzy Skolimowski de 84 yaşında, yani yarışmadaki en yaşlı yönetmen. “EO” da festivalde bu güne kadar izlediğimiz en yenilikçi film. Çekimleri pandemi nedeniyle iki yıl süren bu dokunaklı film, dünyada birlikte yaşadığımız diğer canlılara karşı duyarlı olmamız konusunda bir uyarı. Çekimleri Polonya ve İtalya’da yapılan filmde, altı eşek başrolü paylaşmış. Yapımda görev alan ekibin bazı üyeleri, çekimler sırasında et yemeyi bırakmış.
“EO”, Polonya’da bir sirkte çalışan sevimli bir eşek. Hayvan hakları savunucularının hayvanların sirkte çalışmalarını engellemek için yaptıkları protesto gösterileri sonucu hayatı değişiyor. Hayvanlara eziyet edildiğini savunan protestocular, gösterinin sona ermesini ve eşeğin serbest bırakılmasını istiyorlar. Oysa serbest bırakılan eşeğimizin hayatı alt üst oluyor, bakıcısıyla birlikte son derece mutluyken Polonya’dan İtalya’ya uzanan bir yolculuğa çıkmak zorunda kalıyor ve insan denilen canlı türünün ne kadar acımasız olabildiğine tanıklık ediyor. Küçük bir kasabada oynanan bir futbol maçında, tesadüfen yenen takımın maskotu oluveriyor ancak bir barda yapılan kutlama sırasında yenilen takımın taraftarları ellerinde sopalarla geliyorlar. Futbolcular ve taraftarların yanı sıra zavallı eşeğimiz de dayak yiyor.
Skolimowski, kamerasını zaman zaman eşeğin gözü gibi kullanarak günümüz dünyasının sığınmacılık, şiddet, uyuşturucu madde kullanımı gibi birçok sorununa da parmak basıyor. Filmin sonuna doğru ünlü oyuncu Isabelle Huppert da bir İtalyan kontes olarak karşımıza çıkıyor. Huppert’ın papaz olan oğlu, o güne kadar yediği salamlar nedeniyle eşekten özür diliyor. Son sahnede eşeğimizi diğer büyükbaş hayvanlarla birlikte mezbahaya giderken izliyoruz.
Yüz yıl sonra hiçbirimiz bu dünyada olmayacağız, ben o zaman yaşayanların öküzler ve inekleri sadece hayvanat bahçelerinde göreceğine inanıyorum. Eşim, daha da ileri giderek o zaman hayvanat bahçelerinin de olmayacağını söylüyor. Yıllar önce Frankfurt hayvanat bahçesinde bir kafesin üzerinde “Burada gördüğünüz dünyanın en vahşi hayvanıdır, çünkü zevk için öldürür” yazıyordu. Demir parmaklıkların arkasında da bir ayna vardı.
En İyi Yönetmen Ödülü, Skolimowski’ye çok yakışır.