Salgın ile birlikte artan çevre hassasiyeti markaların koleksiyonlarında sürdürülebilir ürünlere daha fazla yer ayırmasını sağladı. Kimi markada sürdürülebilir olduğu iddia edilen ürünlerin oranı yüzde 50’yi aştı ve bu durum bir pazarlama unsuru olarak da kullanıldı. Birbiri ardına açıklanan taahhütler Avrupa’da denetim kurumlarını harekete geçirdi. Kuruluşlar, kıyafetlerin gerçekten belirtildiği gibi sürdürülebilirlik kriterlerini taşıyıp taşımadığına yönelik çalışma başlattı. Edinilen bilgiye göre 77 ülkede 4 bin 667 mağazaya ile dünyanın en büyük ikinci fast fashion devi olan İsveçli H&M’e etiketlerinde sunduğu sürdürülebilirlik şartlarını tam olarak ispatlayamadığı için yüzlerce milyon dolarlık ceza kesildi. Bir başka dev Fransız Decathlon da bu denetimden nasibini aldı.
‘Reklamlar’ sonra erdi
İki zincir, tüketicileri daha net bir şekilde bilgilendirmeyi taahhüt etti ve etiketleri, mağaza içi bilgilendirmeleri yeniden düzenledi. Durumu gözlemlemek için her iki markanın da Türkiye mağazalarına yaptığımız ziyarette düzenlemelerin hızla hayata geçirildiğini gördük. Etiketler yeniden düzenlenirken duvarlarda yer alan sürdürülebilirlik reklamları da indirilmişti. Şimdi, izlenebilirliğin QR kod ile mümkün hale geleceği bir teknoloji ve regülasyon üzerinde çalışılıyor. İTHİB Yönetim Kurulu Üyesi ve Tekstil Sektör Kurulu Sürdürülebilirlik Komite Başkanı Sultan Tepe, eylülde Hollanda’da düzenlenen sürdürülebilirlik zirvesinde de önemli gündem maddelerinden birinin bu konu olduğunu belirtti. Tepe, “Etiketlerde yer alan QR kodu ile üründe kullanılan pamuktan çalışanlara, boyahanesinden üretildiği yere kadar tüm süreçler izlenebilecek. Söylemde kolay ama teknolojik anlamda ciddi bir IT gerektiriyor. Hollanda bunun hem software’ini geliştirip hem de dünyaya satmak istiyor. Başka ülkeler de var bunu yapmaya çalışan. Belli bir aşama kaydedilmiş. Ancak bir sonraki aşama finansman. Zira bunları sağlamak için ciddi de bir kaynak lazım. Ancak 1-2 yıl içinde bütün etiketler dönüşecek. Markalar bu kadar kolay sürdürülebiliriz diyemeyecek. Bunların ciddi denetimleri olacak. 2024’ten itibaren Yeşil Mutabakat kapsamında vergiler de geleceği için bu teknolojileri herkes kullanacak” dedi.
Regülasyon hazırlığı var
Zirveye katılan başka bir isim de Ekoteks Laboratuvar ve Gözetim Hizmetleri A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Özdemir idi. Özdemir, yakın gelecekte kıyafetlere takılan çipler ile ürünlerin izlenebilirliğinin (Traceability) mümkün olacağını anlattı. Özdemir, “İzlenebilirliğini ispatlayamayana sürdürülebilir denilemeyecek” dedi. Özdemir, şu an bile tüketicilerin sürdürülebilir olduğu iddia edilen ürüne yönelik belgeleri gittikleri mağazadan isteyebileceklerini belirterek, “Tüketici ürünü gösterip ‘bana göster, doğrulat’ diyebilir. Eğer doğrulayamazsa marka onu kaldırtması gerekecek. Birçok marka ürünlerinin sürdürülebilir olduğunu iddia edip bunu ispatlayamadığı için bu etiketleri kaldırdı. Ürünün izlenebilir olması lazım. Şu an bununla ilgili regülasyon hazırlanıyor. Bir standart oluşturulacak. Şimdilik tüketici satış noktalarından bunu talep edebilir” diye konuştu. Öte yandan İHKİB’in önümüzdeki hafta yani 10 Ekim Pazartesi günü gerçekleştireceği sempozyumda da bu konu önemli gündem maddelerinden biri olacak. Ekoteks işbirliği ile gerçekleştirilecek “2030’a doğru dijitalleşen tekstil dünyasında sürdürülebilirlik” isimli etkinlikte 27 konuşmacı bu alanda regülasyonlar, hazırlıklar ve çözüm önerilerini masaya yatıracak.
Sertifikasını alabilen reklamını yapabilecek
TGSD Yönetim Kurulu Üyesi Cem Altan, AB’nin kendi içinde belli kriterler belirlediğini ve markaların da buna uymak zorunda olduğunu aktardı. Markalar bundan sonra ‘benim ürünüm sürdürülebilir’ diye reklam yapamayacağına dikkat çeken “sadece dönüşümlü ise organik pamuk kullandıysa veya sürdürülebilir elyaflardan elde ettiyse ya da yeşil fabrikada üretim yaptıysa şayet belirlenen kriterlere uyuyorsa sertifika alıp o etiketi koyabilecek. Yoksa benim ürünüm sürdürülebilir diye reklam yapamayacak” dedi.