Yedinci ayını Çarşamba günü dolduran Rusya-Ukrayna savaşı, Moskova’nın ‘kısmi seferberlik’ ilan etmesinin ardından yeni bir boyut kazandı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çarşamba sabahı yaptığı seferberlik duyurusunda, “Toprak bütünlüğümüzü korumak için her türlü silahı kullanırız. Batı’ya söylüyorum, yanıt verecek çok sayıda silahımız var. Bu blöf değil” sözleri ise akıllara tekrar nükleer savaş senaryolarını getirdi. Bu açıklamaların ardından dış basında Rusya’nın nükleer kapasitesinin eskisi kadar faal olmadığı ve bu kabiliyetinin büyük oranda kaybolduğu iddia edildi. Peki bu Putin’in senaryoyu hızlıca hayata geçirmesi mümkün mü? Rusya nükleer silahlar konusunda ne durumda? Nükleer başlık taşıyan füzelerin ateşlenmesiyle sonuçlanacak süreçte hangi prosedürler izleniyor? Savunma analisti Hakan Kılıç ise durumun iddia edilenden çok farklı olduğunu örneklerle anlattı.
‘PUTİN ESKİSİ KADAR ETKİLİ HALE GETİRDİ’
SSCB’nin dağılmasının ardından Rusya’nın nükleer yeteneğini ciddi oranda kaybettiğini belirten Hakan Kılıç, bu durumun 2000’li yıllardan itibaren Putin yönetimi tarafından düzeltildiğinin altını çizdi. Kılıç, “Sovyetler Birliği dağılınca Rusya bu yeteneğini yitirmeye başladı. Ancak bu daha çok bomba sayısı değil, onları adresine teslim edecek ICBM (kıtalararası balistik füze), balistik füze denizaltısı ve stratejik bombardıman uçakları gibi platformlar bazındaydı. Putin yönetimi başa geçince bu durumu düzeltti ve bugün gerek TOPOL ve YARS serisi Kıtalararası balistik füzeler (ICBM) ve Denizaltından fırlatılan balistik füze (SLBM) sınıfı BULAVA balistik füzelerini fırlatan BORİE sınıfı balistik füze denizaltıları vb. pek çok platform ile yenilendi” dedi.
Hakan Kılıç, “Yani konvansiyonel güç ve konvansiyonel askeri teknoloji açısından Batı ve Çin’in gerisinde kalan Rusya veya Rus ordusu nükleer güç olarak ise ABD ile denge kuracak kadar eşit bir mesafede ve Çin dahil tüm ülkelerin önünde” diyerek Rusya’nın nükleer kapasitesini açıkladı.
‘PUTİN’İN YETKİLERİ ABD BAŞKANINDAN DAHA AZ’
Nükleer silahların kullanılması emrinin belirli aşamalardan geçtiğinin altını çizen Savunma analisti Hakan Kılıç, “Kilit açma ve yetki kodları meselesine gelince aslında bilinen veya daha anti-demokratik bir yönetim olduğu için sanılanın aksine Putin’in nükleer saldırı yetkileri ABD başkanından daha az. Örneğin ABD’de başkan saldırıya uğradığında sırası ile yardımcısı ve diğer bakanlarda önceden belirlenen kurallara göre birisi başkan olur ve yetki verir. Eğer tüm kabine veya siviller yok olmuş ise havadaki donanmanın TACOMA uçağındaki generaller veya yer altındaki Kuzey Amerika Havacılık ve Uzay Savunma Komutanlığı’nda (NORAD) görevli olanlar emir verebilir” sözleriyle ABD’de uygulanan prosedürleri özetledi.
“Oysa Rusya’da silahlı kuvvetlerin saldırı karşısında, eğer saldırının kesinliğine dair 3’lü teyit alınmış yeni toplu ve yıkıcı bir saldırı olduğu açık ise silahlı kuvvetlerin yani Rusya Stratejik Füze Kuvvetleri’nin (RVSN) onay almaksızın karşı saldırı yetkisi daha da önemlisi kilit açma ve yetki kodlarına sahiptir” şeklinde konuşan Savunma Analisti Hakan Kılıç şunları ekledi:
“ABD’de bu ancak ani ve yoğun bir saldırıda başkana anlık ulaşılamaz ise kullanılabilir. Daha anlaşılır ifade ile ABD ve İngiltere gibi ülkelerde sivillerin iradesi önde iken, Rusya’da RVNS yani ordu Putin ile nerede ise eşit durumda.”
“Tabii bunlar saldırı altında iken geçerli durumlar. Durduk yerde başka bir ülkeye nükleer taarruz yapmaya gelince ise durum tersinedir” bilgisini veren Kılıç, “ABD’de başkan ve kabinesi gerekli kurumlarda savaş yetkisi de aldıktan sonra örneğin Senato vb. silahlı kuvvetlere nükleer taarruz emri verebilir ve teorik olarak buna hiçbir askeri komuta merkezi veya general karşı çıkamaz ve emri uygular. Rusya’da ise Putin ve kabinesi bu kararı Genelkurmay veya orduya rağmen alamaz veya alsa da orduya bunu uygulatamaz çünkü hâlâ daha Rus güvenlik ve dış politika uygulamaları ordu ve GRU’nun (Rus askeri istihbarat servisi) etkisi altında” ifadelerini kullandı.
‘SÜRPRİZ SALDIRI ŞANSI YOK’
Nükleer bir saldırı yaşanması durumunda ABD ve Rusya’da izlenecek prosedürlerin belli olduğunu vurgulayan Kılıç, bu prosedürlerin belirli zamanlarda yapılan tatbikatlarla test edildiği detayını paylaştı. Gelişen teknolojiyle birlikte sürpriz saldırı ihtimalinin büyük orada yok olduğunu söyleyen Kılıç,“Her iki ülkenin de dev erken uyarı radar sistemleri ve ABD tarafının uzayda bulanan SBIRS denen kızılötesi görüntüleme kabiliyetli balistik füze erken uyarı uyduları vardır. Yani her iki tarafın da günümüzde sürpriz saldırı şansı hemen hemen kalmadı” şeklinde konuştu.
Kılıç, günümüzdeki durumu “Rusya’da silo kapakları açıldığında ABD uyduları görür, diyelim ki hava bulutlu idi o zaman füzeler çıkış yaptıktan en fazla 1 dakika içinde SBIRS (kızılötesi algılama) sistemi USSTRATCOM , C2BMC , NC2 , NCCS , NMCC , GOC , NC3 , NORAD, MDA gibi tüm Amerikan komuta-kontrol merkezlerini alarma geçirir. Bu durumda yasal prosedür gereği gecenin bir vakti yüzlerce Rus füzesi çıkış yapmış ise ABD’de kimse banyodaki başkanın çıkmasını ve kilit açma yetki kodlarını vermesini beklemez çünkü Global Strike Command’ın direkt karşı saldırı yetkisi vardır. Aynı durumu Rusya RVSN için düşünebilirsiniz” sözleriyle açıkladı.
‘DEHŞET DENGESİ BOZULMADI’
“Rusya nasıl ki Ukrayna’da yenildiği için böyle bir riske giremez. Aynı şekilde yarın başka bir bölgesel savaşta ABD de Rusya’ya karşı nükleer silah kullanacak durumda değil” diyen Hakan Kılıç, “Çünkü şu an NEW START anlaşması gereği her iki tarafın başlık ve taşıyıcı platform sayıları karşılıklı kontrol ediliyor. Kontrol edilemeyen ve nükleer silah stokunu bu anlaşmalara üye olmadığı için çekinmeden büyütebilen iki ülke var: Çin ve Kuzey Kore. Ayrıca İsrail, Hindistan ve Pakistan da var ve onlarda nükleer silahları yasaklayan NPT’ye üye değiller ama onların savaş başlığı üretme hızı ve hırsı bu iki ülke ile kıyaslanamaz” diye konuştu.
“Rus nükleer kuvvetleri nükleer başlıkları çalışan, füzeleri ara sıra medyaya da yansıdığı gibi test edilen ve ABD’yi dengeleyecek bir durumda ve nükleer dehşet dengesi bozulmadı. Taraflardan birisi diğerinin ikinci vuruş yeteneğini ilk saldırıda kırabilecek kadar kendini güçlü hissetseydi bugüne kadar nükleer savaşı çoktan çıkmıştı.”
‘INF ANLAŞMASININ İPTALİ DENGEYİ BOZUYOR’
Ülkelerin nükleer stok durumlarıyla ilgili yaptığı kitap çalışmasında mevcut nükleer stoklarını tablo üzerinden detaylı şekilde açıkladığını ifade eden Kılıç “İmha edilecek ve teknolojik ömrü dolmuş çok sayıda nükleer başlığı olduğu için genel manada Rusya’nın daha çok başlığı olsa da ABD tarafında daha çok konuşlandırılmış yani bir füzeye takılmış veya bombardıman uçağına konmak üzere üsteki depoda bekleyen nükleer savaş başlığı sayısı daha çoktur. Yani bir denge durumu vardır diyebiliriz” şeklinde konuştu.
Stratejik nükleer kuvvetleri konu edinen NEW START anlaşması devam ettiği sürece bu dengenin devam edeceğini vurgulayan Kılıç, “Ancak daha kısa menzilli yani 500-5500 km arası füzeler için INF antlaşması iptal olduğundan bu denge kontrolsüz şekilde bozuluyor. Kimin hangi füzeden kaç tane ürettiği belli olmadığı için de belirsizlik gittikçe artıyor ve bu konudaki denge ortadan kalkıyor” detayını paylaştı.